Adamın ticaretteki başarısı etrafta konuşulmaya başlar. Kibarlığı, tecrübesi ve dürüstlüğüne de diyecek yoktur. En başta güler yüzlü ve tatlı sözlüdür. Adeta konuşurken, ağzından yağ bal akmaktadır. Bu yüzden öyle bir yoğun ilgiyle karşılaşır ki, bir anda yıldızı parlar.
Fakat bu durum, bir takım kimselerin gözünü korkutur.
Ne yapsalar da bu kişiyi saf dışı etseler?
Bunun için akıllarından her gün, bin türlü şeytanlık geçer.
Sonra arayıp bulurlar.
Nasılsa, yakında seçimler vardır. Hemen kafasına şu fikri sokarlar…
Bu memlekette belediye başkanlığına ondan daha layık olan kişi yok!
İlk günlerde aklı pek yatmaz. Ama söyleyenler o kadar çoktur ki…
Bir gün kendi kendine düşünür…
-Bende bir hüner görmüş olmalılar ki böyle diyorlar. Buna göre biz tâlip değil, matlup (istenen) durumundayız. Öyleyse hizmetten niye kaçalım?
Ne var ki evdeki hesap çarşıya uymaz. Kararını açıkladıktan sonra, işler birden tersine döner.
O dost bildikleri, şöyle bir komplo kurarlar:
-Falan kişi yakında batacakmış… Onun için siyasete girip kendini kurtarmaya çalışıyormuş!
Yalan haber yıldırım hızıyla yayılır.
Bunu duyanlar, yanına on katarak bir başkasına iletir. Ve böylece halkın gözünde o kişi artık iflas bayrağını çekmiştir.
Bu yüzden daha önce altınlarını ve paralarını emanet edenler, hep birden istemeye başlarlar. Borcu olanlar da, “Nasılsa batıyor; ödemesem ne olacak?” deyip üstüne yatar.
Sonunda adamcağız gerçekten iflas eder.
Bu sefer elindeki bunca mal ve mülke haciz koyulup yok pahasına satılır. Bir kısım leş kargaları da, vicdanları sızlamadan bunları alır.
Bu sefer öyle bir dram başlar ki… Zavallı sadece işini kaybetmez. Dostlarını da, sağlığını da kaybeder. Bunun sonucunda eşi ve çocukları da cephe alır.
İnsafsızlar kütüğü hızarın ağzına öyle bir vermişler ki,biçilmemek mümkün değil!
Her seçim yaklaştığında bu tür tuzaklar hep hatırıma gelir.
Dikkatli olmakta fayda var!