Karabaş!.. Bizde emeğin çoktur…
Karnın bazen aç, bazen toktur…
Ne zaman bir kurt saldırsa sürüye,
Hiç düşünmeden atılırsın ileriye…
Gerçi olsa da birkaç zayiat,
Sayende kurtulur epeyce hayat…
Bilirim, sen olmasan sürü biterdi.
Ocağımızda da baykuşlar öterdi!..
O zaman, ikimiz de kalırdık naçar…
Olurduk, namerde avuç açar!..
Şayet bu işlerde, yapmasaydık birlik,
Ortada ne düzen kalırdı, ne de dirlik!..
Olmasaydı şu bizim kör nacak…
Ya kafan kopardı, ya da bacak!..
Ama tek başına kaldığın zamanlar,
Fitne sokuyor içine düşmanlar…
Sen de bakmadan çoğa aza,
Düşünmeden geliyorsun gaza!..
Dün yine komşunun enik,
Uzatmış sana kuru bir kemik!..
Bu kadar kolay, nasıl gelirsin tava?
Yakıştı mı sana, attırdıkları hava!..
Öyle çok güvenen varsa kendisine,
Çıkıp gitmeli kurtlar vadisine…
Ünün artsın istiyorsan kat kat,
Git de çalımını bir de orda sat!..
Öğüt verenler, ekmek de verir sanma…
Vara yoğa çoluk çocuğa kanma!..
Sana yaraşan, haddini bilmektir…
Gururu kibri kafandan silmektir!..
Her ne yapsan, görevini yapıyorsun…
Yalnız çokça başa kakıyorsun!..
Yüksekten uçmak var mı öyle?
Kendini pahalıya satmak olur mu böyle?
Sakın, Kafdağı’ndayım, sanma…
Alkışlara da fazla kanma!..
Sürüler, önde hep seni görebilir…
Düşünce, başına çorap da örebilir!..
Bir kere, benliği kafandan atmalısın…
Sonra, kendini ağıra satmalısın!..
Her ne zaman, kurtlara gelsen de galebe,
Yatacağın yer, yine eski kulübe…
Kim yaparsa hakkıyla vazifesini,
Zaten hak eder, gerekli ulûfesini!..
Fazlasını istemek taşkınlıktır…
Hem perişanlık, hem şaşkınlıktır!..
Gel şimdi, ortaya koyalım bir ilke…
Abat olur bunu bilen her ülke…
İstekler aşmamalı asla hilkati…
Yoksa, kaybolur yiğidin asâleti!..