Prof. Dr. Abdullah ÖZBEK

BENCİL İSEN?..

Tepeden bakarsın.
Yüksekten uçarsın.
En küçük menfaat uğruna,
Herkese kulp takarsın!..

Aşamamışsın içindeki ben’i…
Ne geleni tanırsın ne gideni…
Akıllı sanıp kendini,
Takdir etmezsin hiç bileni!..

Burnundan kıl aldırmazsın,
Doğru söze aldırmazsın…
Yanında ölseler,
Dönüp başını kaldırmazsın.

Kesmişsin selâmı sabahı.
Almışsın mazlumdan âhı.
Boş torba ile at tutarak,
Boşuna beklersin felâhı.

Ekmeden biçmek istersin.
Güzel yerlere göçmek istersin.
Dostların bile olsa,
Önüne geleni biçmek istersin!..

Ne hak bilirsin ne sıra…
Olur olmadık yerde atarsın nâra..
Haram helal demeden,
Yumağını büyütürsün sara sara!..

Taksimde senindir aslan payı!..
Yoktur sana karşı çıkacak kabadayı.
Ananın kaç kardeşi var, bilmem amma…
Her köşede bulmuşsun bir dayı!..

Yeşil, kırmızı demez, geçersin.
Suyu hep gözünden içersin…
Fırsat düşerse eline,
Her şeyin iyisini seçersin!…

Ne bağışlarsın, ne güler yüzün..
İyilik yapmak sana verir hüzün
Dolu olsa da ambarın,
Başkasının malındadır gözün

Rızkları sen yaratmış gibisin!..
Canlara can katmış gibisin…
Fakat cimrilikten bir söz açılsa,,
Rahmetli babanı aratmış gibisin!..

Bir hayır yapsan, başa kakarsın.
Herkese tepeden bakarsın.
Dost düşman demez,
Pireye kızıp yorgan yakarsın!..

Av yapmazsın; fakat konarsın hep leşe!..
Beleş yemek verir sana neşe…
Günün birinde yaramış olsan bir işe,
Irak olmaz gönlünden endişe!..

Kurban kesersin el sürüsünden.
İki post istersin, bir koyun derisinden,
Bir kuş düşse tuzağına,
Farkın olmaz mahalle serserisinden!..

Ağaçları hep sınıra dikersin.
Komşun yapsa dibinden sökersin.
Hak hukuku atmışsın bir yana.
Bir de, empatik insanım, dersin!..

Ölçün da tartın da hile…
Aldatmaktır işin  bile bile.
Kafdağı’nda görürsün kendini.
Sen efendi, başkası köle!..

Düşene bir tekme de senden.
Hâlbuki adam sanılırsın ensenden.
Bir sofra kurulsa ortaya,
Bir kuruş harcamazsın kesenden!..

Pişmiş aşa su katarsın.
Hep güçlüleri tutarsın.
Bir tutam ot uğruna.
Kendini yardan atarsın!..

Vazgeçmezmiş huylu huyundan.
Hele olursa mızıkçılar soyundan.
Burnunun doğrusuna gidersin…
Utanmazsın bosundan boyundan!..

Bilirsin aklınca her şeyi…
Tanımazsın ağayı beyi.
Herkes can pazarı yaşarken,
Koşup doldurursun heybeyi!..

İşe gelince kaçar, aşa gelince sıvışırsın
En küçük şeyler için savaşırsın…
Arada bir lâzım oldun mu,
Hemen kayıplara karışırsın!..

Bedava sirke tatlıdır baldan…
Koşarsın, üşenmezsin yoldan…
Ayıp, günah hak getire…
Çekinmezsin sağdan soldan!..

Zayıfları ezer, güçlülere taparsın…
Bir pay çıksa, atlar kaparsın…
Yeter ki gücün yetsin…
Âlemi köle  yaparsın!..

Hediye (!) ile halledersin işleri.
Tersine çevirirsin ters gidişleri.
Davul çalsalar arkandan,
Duymazsın hiç serzenişleri!..

Herkese sallarsın kavuk…
Kaz alırsın, vererek tavuk…
Bir yarışma yapsalar,
Olmaz seni geçen dalkavuk!..

Gelen ağadır, giden paşa…
Yaşa yeni kral, çok yaşa!..
Bir fırsat çıksa,
Ellerin ayarlıdır alkışa!..

Tükürseler, çise yağdı dersin…
El etek öpmek baş dersin…
Bir karar alınsa haktan yana,
Sen tersine gidersin…

Ne gönül bilirsin ne hatır…
Olmuşsun huysuz katır!..
Doğrarsın ha bire…
Bir elinde bıçak, bir elinde satır!..

Ağzının söylediğini kulağın işitmez…
Doğruyu söyleyenler hoşuna gitmez…
Düşünsen aslını faslını,
Kendine ettiğini başkası etmez!..

Ne nasihatten anlarsın ne kötekten…
Bir hal olmuşsun el etek öpmekten.
Olmayacak işler peşinde,
Utanmazsın zılgıt yemekten!..

Hem korkaksın, hem yalancısın.
Fırsat düşerse talancısın…
En yakının da olsa,
Hile düzersin, plâncısın!..

Birin yanına beş katarsın.
Hiç utanmaz, palavra atarsın…
Baban bile olsa,
Eşeği boyayıp satarsın!..

Konuşmak istersin her konuda.
Başkası bilir, demezsin şunu da…
Nalıncı keseri gibisin,
Foyaların çıksa da sonunda!..

Her tarafta kolun vardır…
Çok efendin çok kulun vardır…
Varmak için hedefe,
Bin bir hilen, yolun vardır!..

İşin gücün,  gün çalmaktır felekten…
Nasıl da yağ çıkarırsın sinekten.
Kapıdan kovsalar bacadan inersin…
Korkmazsın hiç tenkit edilmekten

Tavşana kaç, tazıya tut dersin.
Borç alırsın, unut dersin.
Şaşılacak adamsın,
Baştan başa hünersin!..

Kabukları kalın kalın soyarsın.
Çöpleri komşu kapısına koyarsın.
Ettiklerini sana yapsalar,
Gider, gözünü oyarsın!..

Bedava mezar bulsan yatarsın.
Para etse her şeyi satarsın…
Hileli mileli yollarla,
Servetine servet katarsın!..

Davetsiz de olsa gidersin düğüne.
Bayılırsın beleş bir öğüne.
Bir de ‘buyur’ edildin mi başköşeye,
Bir hal olursun, öğüne öğüne!..

Elinde kalem, bir şeyler yazarsın…
İş yapana çok kızarsın.
Görmezsin hiç başkasını,
Sanki dünyada bir tek sen varsın!..

Her tarafı edersin idare.
Açtığın yaralara bulunmaz çare.
Akıl sır ermez işine,
Kılıf bulursun, çalsan da minare.

İstersin ki insanlar saf saf.
Etsinler seni her gün tavaf.
Hikmet sayılsın saçmalıklar!..
Etsen de bunca gaf.

Sen olmasan memleket batar!..
Dertler olur katar katar…
Kendi inandıklarını,
Sanma ki herkes yutar…

Her devirde borunu öttürürsün
Otlakçılıkla sigara tüttürürsün
Beslediğin bunca sürüyü,
Angaryadan güttürürsün!..

Tek bildiğin, “Rabbenâ hep bana!..”
Hiç demezsin, “Biraz da sana!..”
Bu gidişle sen,
Rahmet okutacaksın babana!..

Çifte çifte götürmek  için  dolmayı,
İstersin her yerde bir baş  olmayı.
Bir garip düşmeye görsün eline…
Düşünürsün kaz gibi yolmayı!..

Nasıl da hesabı ödetirsin başkasına
Alacağın oldu mu, düşersin arkasına…
Bir yolunu bulup hep üste çıkarsın,,
Getirerek şakasına!…

Her şeyi söylemişsindir,  önceden!..
Derin mana çıkarırsın kelimeden, heceden…
Bir mesel atılsa ortaya,
İyisi yoktur senin bilmeceden!..

Her mecliste boy gösterirsin.
Kendine yüce bir soy gösterirsin!
Mavi boncukların yoktur hesabı,
Herkese bir oy gösterirsin!..

Sabah, kabul eder görünürsün…
Akşama, eski haline bürünürsün…
Bir yerde baş olmak için,
El etek öper, yerde sürünürsün!..

Şayet kalırsan zorda,
Her şeyini verirsin ard arda…
Mal, mülk, çoluk çocuk demeden…
Feda edersin bir arada!..

Karnın doysa da doymaz gözün.
Birbirini tutmaz özünle sözün…
Destursuz girersin bağa,
Oldukça bu utanmaz yüzün!…

Aldığın  müddetçe nefes..
Derdine katlanmalı değil mi herkes?
Kessen de küssen de,
Kimse çıkarmamalı sana ses!..

Hep başkaları için(!) yaşarsın…
Dağ taş demez aşarsın…
Bir koku alsan uzaktan,
İzine takılıp koşarsın!..

Seni yaratan kulların vardır!..
Her tarafa uzanan kolların vardır…
Haramlar mubahtır sana,
Çeşit çeşit yolların vardır…

Kendinle değilsin barışık.
Çelişkilerle kafan karışık.
Silindir geçse üstünden
Kalırsın yine kırışık!..

Saman altından su yürütürsün…
Yolunu bulsan malı götürürsün…
Kin duydun mu birine,
Acımaz, yerlerde sürütürsün!..

Sevmezsin hiç zoru, mihneti..
Kendinden bilirsin bütün kerâmeti…
Küçük bir diken batsa bir yerine,
Kızıp koparırsın kıyâmeti!…

Güven vermezsin komşuna.
Karışırsın herkesin işine, aşına.
Nimete erse birisi,
Taş yağdırırsın başına!..

Kargayı bülbül diye yutturursun…
Her oyuna bir türkü tutturursun…
Nerde bir kayıp ilânı görsen,
“Benim” diye tutturursun!..

Yüze dost, arkadan düşmansın..,
Her zaman yaver gider şansın..
En küçük bir iyilik yapsan,
Tövbekârsın, bin  pişmansın!..

Yorum Yazınız

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir