Biri kara, biri beyaz, biri sarı…
Dayanışma içinde sürmekteydi hayatları…
Şayet görürlerse bir düşman…
Sırt sırta verirlerdi, olmamak için pişman!..
Hedef olmamak için kötü bir niyete…
Alırlardı kendilerini emniyete..
Fakat bir gün, karşılarına bir kurt çıkar…
Misli görülmemiş bir yağ yakar…
Mutlu geçirmek için yazı,
Önce kafaya alır sarı ile beyazı.
Alttan alır, üsten alır…
Bu iki saf baka kalır…
Der ki, bu siyah yakışmaz size…
Atın aranızdan, bakın keyfinize!..
Faydası yok onu sırtınızda taşımanın.
Sıkından seyreği iyidir şalgamın…
Kendini akıllı sanan salaklar,
Bu fikre balıklama atlar!…
Hemen, akılları yatar bu işe.
Çekmeye gerek duymazlar başka endişe.
Kan revan içinde kara öküz dövüşür.
İki kafadar da bakıp gülüşür!..
Sanki değildi eski dostları,
Delinecekti bir gün onların da postları!..
İster çağır, ister bağır,
Gözler kör olmuş, kulaklar sağır…
Kurt bu, her tarafı hüner…
Kapıdan kovulsa bacadan girer…
Bakar ki, yine birbirine girmiş öküzler.
Sessizce durup kenardan gözler.
Sarıyı düşürmek için teke tek,
Bırakmaz öpmedik el etek…
Beyaz bu işe çoktan tavdır.
Nasılsa sarı avdır!…
Güçleri gitmiştir zaten yarı yarıya,
Sonra sıra gelir kolayca sarıya…
Av bir iken iki olmuştur…
Tam isâbet, on ikiden vurmuştur….
En sonunda, hedeftedir beyaz
İşi bitiktir, etse de naz!..
Anlar beyaz, düştüğünü dara…
Son pişmanlık etmez artık para…
Lâkin sonunda, aklı gelir başına,
Fakat çabalar, artık boşuna!..
Görünce karşısında yaman kasabı,
Hiç çekmez olur mu vicdan azabı!..
Bir bir giderken arkadaşları,
Dökmemişti hiç göz yaşları!..
Aslında karanın gittiği gün
Kendisi de olacaktı kurda öğün…
İlk gün sokmamıştı onu yılan,
Ya şimdi, hayat olmuştu yalan!..