Prof. Dr. Abdullah ÖZBEK

SÖYLÜYOR İŞTE…

Bir zamanlar bir sivil toplum kuruluşu (bir vakıf), emekli müftü ve imamlardan müteşekkil bir grup oluşturmuş; bir üniversite kampüsü içerisine cami yaptırmak için köy köy, ilçe ilçe, şehir şehir dolaşmaktaydı…

Bir keresinde, bir Cuma günü, bir Anadolu şehrinde bunlarla karşılaştık. Şehrin merkezî camisinin va’z kürsüsüne eski bir müftüyü çıkarmışlardı.

Ağzı bayağı laf ediyordu. Jestler ve mimikler o biçimdi. Hele o sesini alçaltıp yükseltişi yok mu? Dinleyenlerin bir kısmı adeta büyüleniyordu.

Sonra cemaatin heyecanı öyle bir doruk noktaya ulaştı ki… Kendini tutamayıp ağlayanlar ve “Allah! Allah!” diyerek çırpınanlar oluyordu.

İşte tam bu sırada, lafı camiye para toplamaya getirdi.

Neler söylüyordu, neler!

Hele bir tanesi çok enteresandı. Ya da bana öyle geldi.

İsterseniz, kısaca anlatayım.

Daha önce müftülük yaptığı şehirlerde de cami yapılmasına öncülük etmiş. Bu esnada başından şöyle bir olay geçmiş:

Bir gün makamına bir vatandaş gelmiş. İki gözü iki çeşme. Hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Sakinleştirmesi kolay olmamış.

Nihayet adam kendine gelince, başlamış yalvarmaya…

Demiş ki…

-Müftü efendi! Sizler, camiye yardım için bir kaç kere kapıma kadar geldiniz. Ama ben her seferinde geri çevirdim. Maddi durumum iyi olmasına rağmen, bir türlü elim cebime gitmedi. Ama şimdi her gece rüyama giriyorsunuz. Sıçrayarak kan ter içinde uyanıyorum. Çok korkuyorum. Alın şu parayı da kurtulayım bu dertten!

Acaba Müftü bu coşkulu ve gizemli konuşmalarıyla, şöyle bir mesaj mı vermek istiyordu?

 -Ben öyle gördüğünüz gibi biri değilim. Yardım etmezseniz, rüyalarınıza girerim… Korkun, benden!

Namaz bitince, bir fırsatını bulup, “Nasıl böyle şeyler söyleyebiliyorsunuz?” dedim…

Belki hiç böyle bir soru beklemiyordu. Önce şaşırdı.  Sonra kendini toplayarak şöyle dedi…

-Söylüyoruz, işte!

Biliyor musunuz, bu söz, söylemek istediğim bütün sözleri bitirdi!

 

 

 

 

 

 

Yorum Yazınız

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir